bugün
- hamas bir terör örgütüdür11
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim16
- sözlük kızından gelin olmaz16
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- şehirler arası aşk yaşamak8
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın11
- vatandaşlık farkı alan otel21
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler9
- cumaya gidenlerin çok azalması14
- ayça tilki9
- bik bik'in balona binmesi34
- anın görüntüsü13
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar8
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası17
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı15
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
entry'ler (178)
çevresinden birisinin cidden bu adama susması gerektiğini söylemesi gerekiyor. şimdi de gümüşhanede konuşuyor. her konuştuğunda da dolar yükseliyor. adam milyonlarca insanın geleceğini karartıyor damadı ile birlikte..
Tanım: ülke batarken şarkı söyleyen, titanik'in kemancısı.
Tanım: ülke batarken şarkı söyleyen, titanik'in kemancısı.
lan türkiye'de kağıt bile ithal ediliyor. bu sebeple yerli fabrikalar kapanıyor. dolar 10tl olursa oy kullanacak pusula bile bulamazsın amk. neden bahsediyorsun sen?
iki tane camel al bence. kötü gün dostudur. paran olmadığı bir vakit beşinci günün şafağı sökerken gelen gandalf gibi yardımına yetişir.
üstündeki insanın her dediğine gerekli gereksiz gülen operasyon görevlisi kız sanırım buna örnektir. adam hapşırsa, patronum ne kadar da komik hapşırdınız, siz harikasınız diyip, kahkahayı basacak gibime geliyor. bundan önceki de böyleydi. prototip olarak üretilen bir model mi bunlar, anlamadım ki.
güzel kardeşim o kadar işimin gücümün arasında kahvemi yapıp, salak gibi dikkatli dikkatli yazını okudum. o yuzden dikkatli dikkatli dinle beni yoksa pis söverim.
ilk olarak, bu yazdıklarında sadece adı geçen hatun kişisi ile aranızın nasıl bozulduğu yazıyor. öncesi yok yani. dolayısı ile kız bu bir yıl boyunca senin için neler yaptı onu bilemem. ama yapmadığı şeyleri ve nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu sana anlatabilirim.
birinci olarak kız sana güvenmiyor kardeşim. bunun sebebi senin geçmişte onun güvenini boşa çıkaracak hareketler yapman da olabilir, kızın senin ona karşı olan sevgini anlama yetisinden yoksun olması da. bunu en iyi sen bilirsin, geçmişinize bakarak.
ikincisi kız senin kendine ait bir hayatın olmasını istemiyor. bence bir ilişki kesinlikle her şeyi birlikte yapmak, her dakika göt göte oturmak değildir. daha ziyade olunması gerekilen zamanda öteki kişinin hep yanında olmak, en çok güvendiği insan olmaktır. bu anlamda ikinizin arasında bir ilişki olmasından ziyade, seni kıza bağlayan zincirler varmış gibi geldi bana.
üçüncü olarak; çok net bir şekilde kız paracıl. yanlış anlama kadın erkek fark etmeden herkes parayı sever. herkes sevgilisi olduğu kişinin kendisi için para harcamasını ister. ama seven kişi bunun bir limitinin sevgilisinin bütçesi kadar olduğunu bilir ve bu limitle mutlu olmayı bilir. bilmem kaç binlik yüzükler beklemez yani karşısından illaha, hatta yeri gelir almasını engeller.
son olarak; kızın babasından bahsetmişsin. kendi babamdan bana daha baba gibiydi filan gibi. o imkansız işte kardeşim. baba kızın babası ve seni, sen kızını mutlu ettikçe sever, etmedikçe de kızının mutluluğu için senin gitmeni ister. ben de aynısını yapardım şahsen. o yuzden bence ne şaşır, ne de sinirlen adama. çok doğal çünkü yaptığı.
özet olarak kız seni sevmemiş abi. sen de kendine eziyet etme kangreni hemen kes, seni mahvetmeden. belki sana şu an durumun eşsiz geliyordur ama hepimizi benzer durumları yaşadık. diğer milyonlarcası da yaşayacak.
ps: ümit besen, cengiz kurtoğlu ve türevlerinden bu aralar uzak dur.
ilk olarak, bu yazdıklarında sadece adı geçen hatun kişisi ile aranızın nasıl bozulduğu yazıyor. öncesi yok yani. dolayısı ile kız bu bir yıl boyunca senin için neler yaptı onu bilemem. ama yapmadığı şeyleri ve nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu sana anlatabilirim.
birinci olarak kız sana güvenmiyor kardeşim. bunun sebebi senin geçmişte onun güvenini boşa çıkaracak hareketler yapman da olabilir, kızın senin ona karşı olan sevgini anlama yetisinden yoksun olması da. bunu en iyi sen bilirsin, geçmişinize bakarak.
ikincisi kız senin kendine ait bir hayatın olmasını istemiyor. bence bir ilişki kesinlikle her şeyi birlikte yapmak, her dakika göt göte oturmak değildir. daha ziyade olunması gerekilen zamanda öteki kişinin hep yanında olmak, en çok güvendiği insan olmaktır. bu anlamda ikinizin arasında bir ilişki olmasından ziyade, seni kıza bağlayan zincirler varmış gibi geldi bana.
üçüncü olarak; çok net bir şekilde kız paracıl. yanlış anlama kadın erkek fark etmeden herkes parayı sever. herkes sevgilisi olduğu kişinin kendisi için para harcamasını ister. ama seven kişi bunun bir limitinin sevgilisinin bütçesi kadar olduğunu bilir ve bu limitle mutlu olmayı bilir. bilmem kaç binlik yüzükler beklemez yani karşısından illaha, hatta yeri gelir almasını engeller.
son olarak; kızın babasından bahsetmişsin. kendi babamdan bana daha baba gibiydi filan gibi. o imkansız işte kardeşim. baba kızın babası ve seni, sen kızını mutlu ettikçe sever, etmedikçe de kızının mutluluğu için senin gitmeni ister. ben de aynısını yapardım şahsen. o yuzden bence ne şaşır, ne de sinirlen adama. çok doğal çünkü yaptığı.
özet olarak kız seni sevmemiş abi. sen de kendine eziyet etme kangreni hemen kes, seni mahvetmeden. belki sana şu an durumun eşsiz geliyordur ama hepimizi benzer durumları yaşadık. diğer milyonlarcası da yaşayacak.
ps: ümit besen, cengiz kurtoğlu ve türevlerinden bu aralar uzak dur.
bir adet recep tayip erdoğan. adama tapıyorsunuz azizim, durduramıyoruz.
sabaha kadar yetiştirmesi gereken bir ödevi olup, sonra da uyumadan işe gidecek yazarlardır.
ya da bir iki saat içinde kafayı sıyırmış bir şekilde arabaya atlayıp, yüzlerce kilometre rastgele sürüp, istanbul'dan kaçacak yazarlardır.
hangisi karar veremedim daha.
ya da bir iki saat içinde kafayı sıyırmış bir şekilde arabaya atlayıp, yüzlerce kilometre rastgele sürüp, istanbul'dan kaçacak yazarlardır.
hangisi karar veremedim daha.
"girmeyin". Sizin zaman makinasını icat edip, 1500 yıl öncesine dönmeniz lazım bir şekilde.
aha hiç şaşırmadım dış mihrakçılar yine üşüşmüş başlığa. kardeşim bi bıkmadınız olayları 'bunlar hep amarıganın oyunları' tadında yorumlamaktan.
yahu şu basit gerçeği anlayın artık; bir toplumsal olay asla dışarıdan kırmızı bir düğmeye basarak gerçekleşmez. demografik, etnik, ekonomik, siyasi, ideolojik vb. birçok sosyolojik temeli olması lazım. ondan sonra olaylar ancak dış müdahaleye açık bir hal alır ve farklı devletler kendi çıkarları doğrultusunda olaylarda katalizör roller oynarlar. yani kısacası güzel kardeşim 'ateş olmayan yerden duman çıkmaz'.
iran hükümeti ise şuan ektiğini biçiyor. aynı şeyin ilerde rusya'nın, çin'in ve böyle giderse türkiye'nin de başına geleceği gibi. öenmli olan nokta bu ayaklanmaların iran'da yaşayan insanları felakete mi sürükleyeceği yoksa daha özgür ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmalarını mı sağlayacağı. işte asıl tam da bu noktada emperyalizm ile mücadele etmeleri gerekir ki iran'ın her zaman diğer orta doğu ülkelerinden farklı olarak bu potansiyeli oldu.
bu arada esad'ı yıllarca diktatör diye gömen adamların bugün molları desteklemesi de hayli ilginç. ulan ne yanar döner karekterlersiniz siz böyle amk. reisinizi yine sevin ama azıcık da kendinize ait bir karakteriniz olsun lan.
yahu şu basit gerçeği anlayın artık; bir toplumsal olay asla dışarıdan kırmızı bir düğmeye basarak gerçekleşmez. demografik, etnik, ekonomik, siyasi, ideolojik vb. birçok sosyolojik temeli olması lazım. ondan sonra olaylar ancak dış müdahaleye açık bir hal alır ve farklı devletler kendi çıkarları doğrultusunda olaylarda katalizör roller oynarlar. yani kısacası güzel kardeşim 'ateş olmayan yerden duman çıkmaz'.
iran hükümeti ise şuan ektiğini biçiyor. aynı şeyin ilerde rusya'nın, çin'in ve böyle giderse türkiye'nin de başına geleceği gibi. öenmli olan nokta bu ayaklanmaların iran'da yaşayan insanları felakete mi sürükleyeceği yoksa daha özgür ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmalarını mı sağlayacağı. işte asıl tam da bu noktada emperyalizm ile mücadele etmeleri gerekir ki iran'ın her zaman diğer orta doğu ülkelerinden farklı olarak bu potansiyeli oldu.
bu arada esad'ı yıllarca diktatör diye gömen adamların bugün molları desteklemesi de hayli ilginç. ulan ne yanar döner karekterlersiniz siz böyle amk. reisinizi yine sevin ama azıcık da kendinize ait bir karakteriniz olsun lan.
samimi olarak merak ediyorum bu değişikliğe şaşıranlarınız var mı? hayır cidden ne olmasını bekliyordunuz? akp'nin yönetimi altındaki bu ülkenin sosyal devlet filan olduğunu mu düşünüyordunuz? ya da neoliberal sistemde devlet piyasaya müdahale etmez, piyasa herkese maksimum mutluluğu sağlayacak şekilde kendi kendine hareket eder yalanına filan mı inanıyordunuz?
uzun uzun yazmayı hiç düşünmüyorum ama ortada aklı başında herkesin yıllardır bas bas bağırdığı ama sizin (diğer bir çok konuda olduğu gibi) bir türlü kabul etmek istemediğiniz bir gerçek var; bu ülke en neoliberal dönemini akp döneminde yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. yani rte ben özal çizgisinin takipçisiyim derken yalan filan söylemiyordu, gerçekten de 1980 döneminde ülkenin geçirdiği dönüşümü çok çeşitli yollarla ilerletti ve derinleştirdi. merak edenler 2001 krizi sonrası türkiye-IMF kardeşliğini bir incelesinler.
şimdi sistemin kendisi, bünyesine türkiye gibi çevre olarak nitelendirilen ülkeleri de dahil ederek, çok basit bir mantık ile hareket ediyor. keynesyen refah devlet anlayışının tükendiği, korumacı sınırların yok edildiği, sermayenin küresel ölçekte hareket edebildiği bir ortamda, her ülke büyüyebilmek için uluslararası piyasalara kendi 'karşılaştırmalı avantajları' vasıtası ile entegre olabilecek. bu ister yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için olsun, isterse de firmaların uluslararası ihraç pazarlarında rekabet edebilirliğini arttırmak için olsun.
ee şimdi ben cidden merak ediyorum. türkiye'nin (ve türk firmalarının) rekabet etme gücünü arttıran, onu diğer ülkelerden ayıran özel şey ne? ülke, japonya, almanya, kore vs gibi ülkeler ile yarışabilecek, yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürünler mi üretiyor? harika bir finans sistemi mi var? parasının uluslararası değişim değeri mi var? ya da askeri olarak kimsenin karşı çıkmaya cesaret edemeyeceği kadar güçlü bir ülke mi? hayır hiç biri değil, bizi küresel piyasalarda diğer ülkelere göre avantajlı kılan tek bir şey var; fazla, niteliksiz ve ne olursa olsun çok şükür demeye alışmış niteliksiz iş gücümüz.
bu da türkiye'yi, neoliberal sistemin belki de en iğrenç ülkelerinden biri yapıyor. 'büyümenin' (yani yabancı yatırımcı çekme ve ihraç edebilme kapasitesinin artması) sağlanabilmesi için, işçilerin haklarının bir bir ellerinden alındığı, bütün ayrıcalıkların ise iş adamları çevresine devredildiği bir ülke.
kısacası demem o ki hiç şaşırmayın, bunun öncesi de vardı, sonrası da olacak.
uzun uzun yazmayı hiç düşünmüyorum ama ortada aklı başında herkesin yıllardır bas bas bağırdığı ama sizin (diğer bir çok konuda olduğu gibi) bir türlü kabul etmek istemediğiniz bir gerçek var; bu ülke en neoliberal dönemini akp döneminde yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. yani rte ben özal çizgisinin takipçisiyim derken yalan filan söylemiyordu, gerçekten de 1980 döneminde ülkenin geçirdiği dönüşümü çok çeşitli yollarla ilerletti ve derinleştirdi. merak edenler 2001 krizi sonrası türkiye-IMF kardeşliğini bir incelesinler.
şimdi sistemin kendisi, bünyesine türkiye gibi çevre olarak nitelendirilen ülkeleri de dahil ederek, çok basit bir mantık ile hareket ediyor. keynesyen refah devlet anlayışının tükendiği, korumacı sınırların yok edildiği, sermayenin küresel ölçekte hareket edebildiği bir ortamda, her ülke büyüyebilmek için uluslararası piyasalara kendi 'karşılaştırmalı avantajları' vasıtası ile entegre olabilecek. bu ister yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için olsun, isterse de firmaların uluslararası ihraç pazarlarında rekabet edebilirliğini arttırmak için olsun.
ee şimdi ben cidden merak ediyorum. türkiye'nin (ve türk firmalarının) rekabet etme gücünü arttıran, onu diğer ülkelerden ayıran özel şey ne? ülke, japonya, almanya, kore vs gibi ülkeler ile yarışabilecek, yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürünler mi üretiyor? harika bir finans sistemi mi var? parasının uluslararası değişim değeri mi var? ya da askeri olarak kimsenin karşı çıkmaya cesaret edemeyeceği kadar güçlü bir ülke mi? hayır hiç biri değil, bizi küresel piyasalarda diğer ülkelere göre avantajlı kılan tek bir şey var; fazla, niteliksiz ve ne olursa olsun çok şükür demeye alışmış niteliksiz iş gücümüz.
bu da türkiye'yi, neoliberal sistemin belki de en iğrenç ülkelerinden biri yapıyor. 'büyümenin' (yani yabancı yatırımcı çekme ve ihraç edebilme kapasitesinin artması) sağlanabilmesi için, işçilerin haklarının bir bir ellerinden alındığı, bütün ayrıcalıkların ise iş adamları çevresine devredildiği bir ülke.
kısacası demem o ki hiç şaşırmayın, bunun öncesi de vardı, sonrası da olacak.
babanın kızı için yaptığı şey çok güzel burası kesin. ama yine de nasıl tepki vermeliyim kestiremiyorum. belki de hepimiz için en doğrusu bu haberleri görüp mutlu olmak yerine, birazcık öfkelenmek. düşünün işte ülkenin coğrafyaları birbirinden bu derece kopuk. fakirlik en fazla 150 tl'ye bir otobüs bileti alıp, bir babanın kızını mutlu etmesine engel bu ülkede.
ama birilerine göre ülke gelişiyordu? köprüler, yollar, alt geçitler filan yapılıyordu. herkes mutluydu.
sıradan insanlar bırakın bunlardan yararlanmayı, oralara gidip, göremiyor bile. nasıl bir gelişme, büyümeden bahsediyoruz ki biz?
ama birilerine göre ülke gelişiyordu? köprüler, yollar, alt geçitler filan yapılıyordu. herkes mutluydu.
sıradan insanlar bırakın bunlardan yararlanmayı, oralara gidip, göremiyor bile. nasıl bir gelişme, büyümeden bahsediyoruz ki biz?
adamdaki argümana bak. ya sefil durumdaki suriyeli çocuklar için üzüleceğiz ya da sefil durumdaki türk çocukları için. her ikisine aynı anda üzülüp, hepsinin durumlarının daha iyi olabilmesi için kendimizce uğraşamıyoruz bile yani. illaha birisini seçmemiz gerekiyor. takım tutuyoruz sanki amk.
neyse, ne diyebilirim? o zaman git sadece türk çocukları için bir şey yap, o da bir katkıdır sonuçta.
neyse, ne diyebilirim? o zaman git sadece türk çocukları için bir şey yap, o da bir katkıdır sonuçta.
hiçbir şeyde hiçbir günahı olmayan bir "çocuğa" kaynar su döken bir varlık ve o varlığın yaptığını çeşitli şekillerde meşrulaştırmaya çalışan onlarcası. size uygun bir sıfat bile bulamıyorum ki normalde oldukça iyiyimdir bu konularda. işte karakter olarak o kadar aşağı bir durumdasınız.
aldıkları iç kuruş paraya, yaşamak için abandıkları kredi kartlarına rağmen, sistemin yardakçılığını yapan buradakilere inat, hepimizin bayramı kutlu olsun. unutma oradaki insanlar sadece kendileri için değil, senin için de mücadele etmeye çalışıyorlar.
destek olmamız gerekir. elbette ölen kişiyi geri getiremeyiz. ama yeteri kadar çoğalabilir ve doğru şekilde tepkimizi gösterebilirsek, belki ailesinin aradığı adalete kavuşmasında bir katkımız olabilir. umarım bu başlık uzun bir süre sol framede en tepede olur.
demek ki abdülkadir geylani taa o zamanların dean winchesterıymış.
bu arada azrailin mesaisi bitmiş kısmına bayıldım. demek ki o da yevmiyeye çalışan kendi halinde bir emekçiymiş ülkemdeki milyonlar gibi. ama yine de 1 mayıs kutlamalarından uzak dursa iyi eder.
bu arada azrailin mesaisi bitmiş kısmına bayıldım. demek ki o da yevmiyeye çalışan kendi halinde bir emekçiymiş ülkemdeki milyonlar gibi. ama yine de 1 mayıs kutlamalarından uzak dursa iyi eder.
o da senin gibi faşistse olmaz elbette.
bence 'intizar' şarkısındaki her bir söz bu tanımlamaya girer. yani şarkının adı bile intizar daha ne olsun. zeki müren'in sesinde açıp, dinliyorum şimdi. sabahın yedisinde ilaç gibi gelir herhalde bünyeme.
öncelikle kesinlikle basketbolu bilen taraftar grubudur çünkü diğer bir çoğu gibi futbol vasıtası ile baskete ilgi duymamışlardır. bu sebeple de, maç esnasında yediden yetmişe bütün stadı hakemi etki altına alabilmek için steps, hücüm faul ya da teknik faul hareketleri yaparken görebilirsiniz. onun dışında da özellikle kadın-erkek maç izleme oranının en yüksek olduğu taraftar gruplarındandır. bu kadar yüksek orana sahip diğer tek takım karşıyakadır sanırım türkiye'de.
ama bütün bunlara rağmen bugünkü olympiakos maçında ağır sıçmışlardır. öncelikle takımın oyun olarak düştüğü anlarda kendileri de düşmüştür ki bu sadece basketbol maçlarında değil bütün spor müsabakalarında taraftar gruplarının yapmaması gereken en temel şeydir. ama daha da kötüsü, maçın bitmesine 2 dakika kadar kala taraftarın yarısının maçı bırakıp, salonu terk etmeye başlamasıdır. takımına bir sonraki maç için moral vermek, alkışlamak varken bunu yapmak en kibar tabirle terbiyesizliktir. olur da efes bir şekilde final four'a kalmayı başarırısa, yine böyle bir şey yapmazlar umarım.
ama bütün bunlara rağmen bugünkü olympiakos maçında ağır sıçmışlardır. öncelikle takımın oyun olarak düştüğü anlarda kendileri de düşmüştür ki bu sadece basketbol maçlarında değil bütün spor müsabakalarında taraftar gruplarının yapmaması gereken en temel şeydir. ama daha da kötüsü, maçın bitmesine 2 dakika kadar kala taraftarın yarısının maçı bırakıp, salonu terk etmeye başlamasıdır. takımına bir sonraki maç için moral vermek, alkışlamak varken bunu yapmak en kibar tabirle terbiyesizliktir. olur da efes bir şekilde final four'a kalmayı başarırısa, yine böyle bir şey yapmazlar umarım.
içlerinde en tehlikelisi, fiziksel gücü ile değil, ancak çığırtkanlık ve grup liderine yalakalık yapma vasfı ile çetenin bir parçası olabileceğini bilen zayıf ve küçük olanlardır. gecenin bir vakti uzaktan size hırlamaya ve havlamaya başlarlar. böylece de bütün grubun dikkatini yalnız başına korkudan tir tir titremekte olan size çekerler. bir de yetmezmiş gibi bunlar, grup size doğru koşarken aman bana bir şey olmasın düşüncesi ile en geride kalırlar. sabah vakti ise dalga geçer gibi aynı grubun üyeleri tek başlarına iken sizin yanınıza gelir ve kendilerini sevdirir. tecrübe ile sabittir.